Monday, February 21, 2022

İlber Ortaylı | Üstadın mirası


İlber Ortaylı[1]

Üstadın mirası

29 Ağustos 2010

Reşad Ekrem Koçu’nun basılamayan notları acilen mirasçılarının ve “iş bitiricilerin” elinden kurtarılmalı, gerekirse kanun çıkarılmalı

Eski bir bürokrat aileden gelir; İstanbul çocuklarının çoğu önüne konan tahsili tamamlayıp baba mesleğine devam ederken, Reşat Ekrem yurdunun tarihine ve yaşadığı toplumun yapısına merakla yöneldi. Ona merak ettiği şeyleri öğretecek bir kurum yoktu. Tıpkı zamanının bir başka mütebahhiri Osman Nuri (Ergin) gibi zekası ve yönelimiyle yolunu buldu. Bu gençlerin merak ettikleri konular üzerinde daha evvel kaleme alınmış bir el kitabı veya telif eser yoktu. Mesela Mehmet Süreyya Bey mezarlıkları kendi gezdi. Hatta bazen oralarda gecelediği oldu ve de on binlerce mezar taşı içinden imparatorluk halkının geçmişini sergilemeye (“Sicill-i Osmanî”) adlı devasa kütükte çalıştı.

Darülfünun’da okudu; ünlü tarihçimiz Ahmet Refik’in (Altınay) asistanıydı. Ahmet Refik üniversiteden uzaklaştırılınca yeni gelen zümreyle tabiatlarının uyuşamadığı söylenir, doğrudur. Edip tarihçinin üslubu ve merakları dönemin tarihçileriyle uyumlu değildi. Lisede öğretmenliğe geçti. Vefa Lisesi’nde tarih öğretmeniydi. O dönemin gazetelerinin tarih ve edebiyat öğretimi gibi bir işlevi de vardı.

Reşat Ekrem bey Babıali’nin ünlü simalarından biri haline geldi. Bu imparatorluğun sadece padişahlarını, vezirlerini ve yüksek ricalini değil; esnafını, serserisini hatta hırsız ve fahişesini dahi merak etti. Hem de sırf 16’ncı asırdakiler değil; yaşadığı çağdakileri bile defter etti. 1950’li yılların insan manzaraları bugün için bulunmaz bir tarihi manzara; hem de Türk tarihinin akışı içindeki en ilginç tipler. Ansiklopedinin yazarları içinde Semavi Eyice hoca, Kevork Pamukçuyan gibi muhteremler var.

Hiçbir şehrin nüfus kütüğü İstanbul kadar ilginç olamaz

Ömrü boyunca bir İstanbul Ansiklopedisi meydana getirmek için didindi. Hiçbir şehrin kütüğü bu kadar ilginç olamaz. Büyük abideler yanında küçükleri, mezar taşları, güzel sokaklar, önemsiz sokaklar, ekabir ve zenginlerin yanı başında fakirler, haneberduşlar bir arada. Marjinal insanın hakkındaki kayıtlar ilk defa onun tarafından mahkeme kayıtlarından çıkartıldı, yetmedi; bazı polislerin özel defteri bile ele geçirilip bakıldı. Bunu gerçi bir Alman ve Fransız şehir tarihçisi de yapabilir, o daha fazlasını yaptı. O muhitlerdeki halk şairlerinin destanlarını ve şiirlerini topladı, hatta dedikodulara başvurdu. Üsküdarlı Razi veya Vasıf gibilerini bize tanıttı.

Bir gün Kumkapı’da bir meyhanede bir kocaman zarf unutmuş. Zarfı bulup getiren çocuk (Erhan Eskici) bugün artık rastlamadığımız bir tip, sokakta gazete satanlardan; getirdiği zarf tamamıyla “K” maddesiymiş. Sevinen üstat bu mühim dosyayı bulup muhafaza eden ve kendine kadar getiren küçüğün ismini büyük şehrin kütüğüne kaydediyor. Sonraki yıllarda da Almanya’ya işçi olarak gittiğini ilave ediyor.

Bilinen dedikodunun aksine üstadın ansiklopedisi yarım kalmadı, tamamdı;

“K” maddesi de hazırdı, başka maddeler de. Sevgili Murat Bardakçı’nın pazartesi günkü yazısında hüzünlü bir tasvirle belirttiği gibi “Para istemez, yeter ki şunu kaybolmadan basın” diye çaldığı kapılardan ret cevabı geldiği için ansiklopedi G’ye kadar basılabilmiş.

Murat Bardakçı’nın ikazları mutlaka göz önüne alınmalı

11 cildin hepsini tek tek okumuştum. Basılı olsa öbür ciltleri de okurdum. Şahsen çok şey öğrendiğim ve yeni alanlara yöneldiğim bir eserdir; herkes için bu geçerlidir. Reşad Ekrem Koçu eşi bulunmaz bir tarihçi tipidir. Dar bilgili veya amatör değildir, yazdıklarına da güvenilir. Hiç kuşkusuz hata yapmak veya noksanı olmak bütün tarihçilere özgüdür.

Murat Bardakçı’nın ikazını göze alınız. Basılamayan koliler bir akraba kalabalığının elinden birilerine geçmiş. Boğaz’ın en eski yalısı olan Amcazade Yalısı gibi Reşad Ekrem’in ansiklopedisini de veresesinin elinden kurtarmak dert olmalıdır. Bu gibi haller için hükümetin kanun dahilinde müdahaleci tedbirler alması şarttır.

Şimdi ise Murat’ın bahsettiği bir başka kalabalık var; her işten anlayanlar (!) ve iş bitiriciler... Bunlar eseri basması söz konusu olan kurumdan para koparmak için güya değişiklikler yaparlar. Bazısı üstelik alimane cevherler yumurtlar, dili ve üslubu değiştirir, olur olmaz resimler koyar. Oysa Reşat Ekrem mesela fotoğraf pek sevmezdi. Sabiha Bozcalı gibi ressamlara ve rölövelere müracaat etmişti. Redaksiyon heyetinin gerçekten ciddi ve iş bilir adamlar olması gerekir.

Görelim bakalım, üstadın köşelere tıkılıp kalan dosyalarını bunca yıldan sonra toparlayıp basabilecek miyiz? Bunun başarıldığını görürsek İstanbul için umutlarımız tazelenir.

[1] İlber Ortaylı born 21 May 1947) is a Turkish historian and professor of history of Crimean Tatar origin[1][2] at the MEF University, Galatasaray University in Istanbul and at Bilkent University in Ankara. In 2005, he was appointed as the director of the Topkapı Museum in Istanbul, until he retired in 2012.

İlber Ortaylı born 21 May 1947) is a Turkish historian and professor of history of Crimean Tatar origin  at the MEF University, Galatasaray University in Istanbul and at Bilkent University in Ankara. In 2005, he was appointed as the director of the Topkapı Museum in Istanbul, until he retired in 2012.

Saturday, February 05, 2022

Article | İstanbul’un Ansiklopedileri Ü. Serdar SERDAROĞLU -Kadir YILDIRIM (Excerpt)

 İstanbul’un Ansiklopedileri Ü. Serdar SERDAROĞLU[1] -Kadir YILDIRIM[2]

[1] Araştırma Görevlisi, İstanbul Üniversitesi İktisat Tarihi Anabilim Dalı 

[2] Dr., İstanbul Üniversitesi İktisat Tarihi Anabilim Dalı

Source: https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/652852

EXCERPT FOR ISTANBUL ANSIKLOPEDISI

1. İstanbul Ansiklopedisi (İstanbul’un Alfabetik Kütüğü) 

Kent ansiklopedisinin ilk önemli örneğini veren Reşat Ekrem Koçu (1905- 1975), Türklerin İstanbul’u fethinden sonraki 500 yıllık bir zaman kesitini kapsayan ve İstanbul’un çeşitli özelliklerini konu edinen bir eser tasarlamıştı. Koçu’nun eserinden önce, onun kişiliği ve tarihçi kimliği üzerinde durmak gerekmektedir. Bu durum Koçu’nun ansiklopedisini anlamamız açısından da faydalı olacaktır. Koçu’nun şahsiyeti ve tarihe nasıl baktığı aslında İstanbul Ansiklopedisi’ni28 tanımlama anlamında anahtar vazifesi görecektir. Reşat Ekrem Koçu, hayatının tümünü İstanbul’da geçirmiş, küçüklüğünden itibaren bu şehrin sokaklarında ‘şehir incelemeleri’ yapmış olan, İstanbul aşığı çok yönlü bir tarihçidir. Bu çok yönlülük Koçu’nun ressamlığından, ki hiç de acemi olmayan bir ressamdır,29 şairliğinden,30 bir dönem tarih öğretmeni olarak dersler vermesinden ve aynı zamanda gazete-dergi yazarlığı yapmış bir şahsiyet olmasından kaynaklanmaktadır. Tüm bunların yanında Reşat Ekrem Koçu’nun İstanbul Ansiklopedisi’ni incelediğimizde, onun Türk diline hakim, üslup sahibi bir edip ve en önemlisi hocası Ahmet Refik Altınay’dan31 ‘tarihi sevdiren adam’32 mirasını devralan, hâlâ da sevdirmeye devam eden bir öğretmen33 ve akademisyen34 olarak karşımıza çıktığını görmekteyiz. İşte İstanbul Ansiklopedisi’nin insan figürü üzerinden tanıtımını Koçu’nun edebi yönü ve ‘tarihi sevdiren adam’ olması özellikleri üzerine bina etmeye çalışacağız. İstanbul Ansiklopedisi içerisinde bulunan maddelerin hangilerinin Reşat Ekrem Koçu tarafından kaleme alındığı eser incelendiğinde anlaşılabilmektedir. Bunun yanında bazı maddelerin neden ansiklopedi içerisine katıldığı da Koçu’nun edip-tarihçi olma özelliği ile açıklanabilir. Ansiklopedi içerisinde İstanbul’da yaşamış sıradan kişiler ile ilgili kısa bilgi içeren veya İstanbul’un herhangi bir sokağının tasvirinden oluşan ne kadar madde var ise, bu maddelerin altında Reşat Ekrem Koçu imzası vardır. Ansiklopedi’de yer alan sokaklar, çeşmeler, hamamlar, camiler ve diğer yapılarla ilgili maddelerin çoğu Reşat Ekrem Koçu’nun bizzat kendi gezi notları ışığında hazırlanmıştır. Bu maddelerden “Abdullahağa Çeşmesi”35 maddesinde olduğu gibi “1944’te susuzdu” tarzında güzel ayrıntılar vardır. Bu yer isimleri veya yapıların dışında İstanbul Ansiklopedisi’nde, “Abdi Çelebi (Berber)”36 maddesinde olduğu gibi, adeta bir hikaye kahramanı gibi tasvir edilen ve İstanbul için ayrıntı olarak kabul edilebilecek şahıslara rastlamak mümkündür. Bu maddelerin insanı gülümseten, meraklandıran, rahatça ve sıkılmadan okunan bir ansiklopedi ortaya çıkardığı söylenebilir. Nitekim İlber Ortaylı, İstanbul Ansiklopedisi’nin basılı olan tüm ciltlerini okuduğunu söyler.37 İşte eserin sanki bir roman veya hikaye gibi baştan sona kadar kolayca okunabilmesi, hem sıradışı madde seçimiyle hem de bu maddelerin hikayemsi bir tarz ile yazılmasından kaynaklanmaktadır. Yukarıda bahsetmeye çalıştığımız gibi ansiklopedinin hikaye üslubunda ve herkesçe okunabilir bir mahiyette olması, günümüzde yapılan “popüler tarih” tartışmaları içerisinde hem Reşat Ekrem Koçu’nun hem de İstanbul Ansiklopedisi’nin nasıl bir yere sahip olduğunu vurgulama gereğini doğurmaktadır. Reşat Ekrem Koçu’nun bu tartışma içerisinde “tarihi sevmeyi öğreten insan” olarak popüler tarihçi payesini alabilecek bir yer işgal ettiği söylenebilir. Koçu’nun bir süre çalıştığı Hafta dergisindeki yazılarında da görüldüğü gibi,38 İstanbul Ansiklopedisi içinde bulunan maddelerin başlık ve muhtevaları, herkesin ilgisini çekebilecek ve aynı zamanda herkes tarafından rahatlıkla anlaşılabilecek bir üslupta kaleme alınmıştır. İstanbul Ansiklopedisi’nin en önemli özelliği bu hikayemsi dil sayesinde oluşan ilgi uyandırıcılığıdır. Bu özelliğin en belirgin sebebi de Reşat Ekrem Koçu’nun tarihi sevdirirken insan hayatının ayrıntılarını resmetmesi, İstanbul’u ve sakinlerini sevmesi ile insansız bir tarih yazımının aksine insanı öncelemesidir. İşte Reha Çamuroğlu’nun “(…) tarih kuramlarına aldırmazdı, o iyi bir anlatıcı, popüler tarihin unutulmaz isimlerinden biri oldu”39 ve Mete Tunçay’ın (...) yorumlarını çeşitli bakımlardan köpürtür, ama tarihsel gerçeklikten ayrılmazdı”40 diyerek Koçu’nun İstanbul Ansiklopedisi de bu izleri taşımaktadır. R. Ekrem Koçu’nun yukarıda bahsetmeye çalıştığımız edebiyatçı kimliği onun İstanbul Ansiklopedisi’nde kaleme aldığı maddelerin dayanaksız veya kurgusal düzeyde yazıldığı anlamını taşımamaktadır. Doğan Hızlan “Osmanlı’nın Masalcı Amcası”41 başlıklı yazısında, bu başlığı atarken çok düşündüğü ve başlık nedeniyle Koçu’nun maddelerinin belgesiz yazıldığı fikrine varılmaması gerektiğini belirtmek durumunda kalmıştır. Murat Bardakçı ise “Reşad Ekrem’in eserleri iki gruptur: bilimsel kitapları ve halk için yazdıkları. Mesela 1931’deki üniversite mezuniyet tezi olan 229 sayfalık ‘Girit’in Fethi’ ile ‘Kapitülasyonlar’ ilk gruba girer, maalesef tamamlayamadığı ‘İstanbul Ansiklopedisi’ ile 50 civarındaki diğer yayını ise, ikincisine” diyerek ansiklopedinin tam anlamıyla bilimsel olmadığına vurgu yaparken, Koçu’nun yazdıklarının doğruluğundan şüphe edilmemesi gerektiğinin, halka tarihi sevdiren bir yönü olduğunun ve çok satma başarısı gösterdiğinin altını çizer.42 Popüler tarihçilik anlamında Reşat Ekrem Koçu ile ilgili sarfedilen görüşler ve sadece tarihi sevdiren adam olması doğrultusundaki betimlemeler onun akademik, bilimsel veya tutarlı olmadığı gibi bir sonuca ulaşmamıza neden olmamalıdır. İstanbul Ansiklopedisi Reşat Ekrem Koçu’nun tanıklık ve yaşanmışlıklarına göre hazırlanmış bir eserdir. İstanbul’a ait mekanlara dair yazılmış maddeler bu tanıklıklar sonucu ortaya çıkabilmiştir. Birçok madde Koçu’nun çeşitli araştırmalarına binaen ve konuyla ilgili bilgi alınabilecek şahıslar ile bizzat yaptığı mülakatlara dayalı olarak hazırlanmıştır. Bu anlamda “Arab asıllı Türk harfleri” maddesinin içeriğinden anlayabileceğimiz üzere Reşat Ekrem Koçu bu maddeyi yazmadan önce Hakkâk Haçik Kevorkiyan Efendi ile bir mülakat yapmış, ondan eski yazı Türk matbaacılığı ile ilgili bilgiler almıştır. Hatta bu maddede Haçik Efendi’nin söylediklerini alıntılamış ve ansiklopedi içerisinde Kevorkiyan’ın sözlerine yer vermiştir.43 Ansiklopedinin 173 fasikülü içerisinde yer alan maddelerin oransal olarak ne kadarının Koçu tarafından yazıldığı, hangi maddelere ne boyutta katkısının olduğu bilinmeden eserin akademik olup olmadığı ile ilgili yorumda bulunmamak gerekir. Bizim tespit edebildiğimize göre Reşat Ekrem Koçu dışındaki yazarlarca yazılmış madde sayısı oransal olarak tüm maddelerin %15’ine karşılık gelmektedir.44 Neredeyse tüm ciltlerin %10 ile %15’i Koçu’dan farklı isimlerin katkıları ile meydana gelmiştir. Yaklaşık olarak 20000 maddenin bulunduğu ansiklopedide 2000-2500 kadar madde Reşat Ekrem dışındaki yazarlarca hazırlanmıştır. Bibliyografyaları verilen maddelerin Koçu tarafından yazıldığını kabul edersek ansiklopedinin neredeyse %85’ini Reşat Ekrem Koçu’nun hazırladığı iddia edilebilir. Ancak, sonunda bir isim veya kaynakça bulunmayan maddelere Reşat Ekrem Koçu’nun ne gibi bir katkıda bulunduğunun tespit edilemediğini belirtelim. Bu sorun da net bir tahlil yapmayı güçleştirmektedir. Bu nedenle, İstanbul Ansiklopedisi ile ilgili dönemin şartlarından sıyrılarak yapılabilecek bir yorum, kalkışılan işin zorluğu ve maddi imkansızlıklar da göz önünde bulundurulduğunda, bizi yanlış bir değerlendirme yapmaya yöneltecektir. Ansiklopedi ile ilgili akademik olmama iddiasında bulunmadan önce Reşat Ekrem’in emeği ile azmini göz önünde bulundurmak, ansiklopediyi iyi incelemek ve böyle bir yorumdan mümkün olduğunca kaçınmak yerinde olacaktır. Reşat Ekrem Koçu’nun şahsiyeti ve üslubu ile ilgili yukarıdaki görüşler, tartışmalar ve yorumlarımız İstanbul Ansiklopedisi’nin temel özellikleri ile ilgili bir fikir vermektedir. Bunların ardından ansiklopedinin basım macerasına ve muhtevasına geçebiliriz. İstanbul Ansiklopedisi uzun ve yarım kalan (şimdilik) bir basım hikayesine sahiptir. Reşat Ekrem Koçu 1940 yılında İstanbul’un bir kütüğünü meydana getirmeye karar verdiğinde,45 şüphesiz bu işin bu kadar uzun süreceğini ve meşakkatli olacağını tahmin edemezdi. Yeryüzünde hiçbir şehre nasip olmamış bir eser46 ve İstanbul’un kütüğü olma iddiası ile Reşat Ekrem Koçu tarafından hazırlanan İstanbul Ansiklopedisi, ilk olarak 1944 yılının Kasım ayında yayımlandı.47 Reşat Ekrem Koçu eserin amacını “her şeyden evvel, bu büyük beldenin üzerindeki Türk damgasını belirtir”48 cümlesi ile tarif etmeye çalışıyor. İstanbul Ansiklopedisi, her fasikülünde belirtildiği üzere maddi sıkıntılar ile boğuşmakta idi. Ansiklopedi ilk defa 1951 yılında bahsi geçen maddi sebeplerden ötürü, 4. cildin ortalarında “Bahadır Sokağı” maddesinde yarım kalmak zorunda kaldı.49 Reşat Ekrem Koçu gerekli finansmanı 1958 yılında sağlayabildiği için ansiklopedinin yayımlanmasına ancak bu tarihte tekrar başlanabildi. Nihayet Koçu, büyük bir özveri ve kişisel çaba ile iki kez giriştiği (1944 ve 1958) ansiklopedi yayımını 1973 yılına kadar sürdürebildi. Toplam 11 cilt ve 173 fasikül olarak “Gökçınar Mehmet” maddesine kadar gelebilen eser, Koçu’nun 1975 yılındaki vefatından sonra herhangi bir girişimde bulunulamadığı için yarım kaldı. Bu uzun basılma tarihçesine sahip İstanbul Ansiklopedisi, İstanbul’un hemen hemen her şeyine dokunmak niyetinde idi. Bu anlamda ansiklopedinin hangi konuları kapsayacağı ilk fasikülde belirtilmektedir. Buna göre, İstanbul’un sahip olduğu cami, mescit, kütüphane, tekke, türbe, hamam, çeşme, saray, köşk, yalı gibi yapıların tarif edilmeye çalışılacağı; halkın sıkça bulunduğu kahvehane, mektep, medrese, tiyatro, han gibi mekanların anlatılacağı belirtilmektedir. Bu yapıları dolduran devlet adamı, şair, âlim, sanatkâr, işadamı, tüccar, hekim, muallim, hoca, derviş, papaz, keşiş, meczup, kabadayı, hırsız, ayyaş, derbeder, dilenci ve katil gibi İstanbul’un her kesiminden insanların hayat hikayelerinin verileceği yazılıdır. Aynı zamanda İstanbul’un tabiat güzellikleri ve coğrafyası sunulacaktır. Ayrıca İstanbul’da giyim ve kuşam, İstanbul argosu ile ilgili maddeler, resimler, kitaplar, romanlar, seyahatnameler ve İstanbul’a ait yabancı şahsiyetlerin de yazılacağı ilk fasikülde belirtilmektedir.50 Reşat Ekrem Koçu’ya ansiklopedi için yukarıda saymaya çalıştığımız konuları hazırlarken “kalem arkadaşlığı eden”51 birçok isim bulunmaktaydı. Bu kalabalık yazarlar grubu içinde, Osman Nuri Ergin, Semavi Eyice, İ. Hakkı Konyalı, Kevonk Pamukciyan, Yılmaz Öztuna, Süheyl Ünver, Saim Turgut Aktansel, Mithat Sertoğlu, Haluk Şehsuvaroğlu gibi tarihçi, sanatçı, akademisyen, yazar, çizer vb. meslek dallarından birçok isim bulunmaktaydı. İstanbul Ansiklopedi’sinde, maddeleri destekler mahiyette her ciltte ortalama 250 civarında resim, harita ve plan yer almaktadır. Bu resim, harita, kroki ve planları hazırlayanların isimleri de her cildin başında belirtilmiştir. Buna göre, Nezih İzmirlioğlu (gazete ressamı), Sabiha Bozcalı (ressam), Behçet Cantok, Bülent Koçu (Reşat Ekrem Koçu’nun kullandığı mahlaslardan biridir), Reşat Sevinçsoy (iç mimar), Abdullah Tomruk (çizimlere katkıda bu lunmuştur) bu isimler arasında sayılabilir. Ansiklopedinin maddelerine gelince ilk olarak söylenmelidir ki ansiklopedi için yazılmış olan maddelerin büyük çoğunluğunda bibliyografya kısmı yer almaktadır. Bibliyografyalara bakıldığında kaynak olarak Osmanlı merkez teşkilatında görevli olan devlet tarihçilerince hazırlanan vekâyi’namelerden, eski gazete nüshalarından, arşiv belgelerinden ve gezi notlarından yararlanıldığı anlaşılmaktadır. Bunlara ek olarak bazı romanların da kaynak olarak kullanıldığını belirtmek gerekir. Sadece kaynak olarak değil, bazı romanların özetlerinin de ansiklopedi içinde madde olarak bulunduğunu söylemeliyiz.52 Bu özetlerin bir ansiklopedi içerisinde yer verilecek kadar Koçu tarafından önemli sayılması onun tarihe nasıl baktığını anlatmak için yeterlidir. Tarihî romancılık, tarihe edebi taraftan bakma özelliği Reşat Ekrem Koçu’ya Ahmet Rasim’den miras kalmıştır. İstanbul’u ona her yönüyle anlatarak sevdiren Ahmet Rasim’in etkisini, Koçu ve en değerli eseri İstanbul Ansiklopedisi üzerinde fazlasıyla görmek mümkündür.53 Bazı maddelerde bibliyografya kısımlarının bulunmaması ve yazarların belirtilmemiş olması olumsuz gibi görülebilir. Ancak bu durum eserin akademik anlamda kullanılamayacağı gibi bir sonucu doğurmamaktadır. İçerdiği hayat hikayelerine dair ayrıntılar, İstanbul’un fiziksel-mekansal yapısı ile ilgili Koçu’nun kendi gözlemlerinden derlediği bilgiler ve İstanbul’un yapıları ile ilgili ‘tire’54 tarzında yapılmış çizimler nedeniyle İstanbul Ansiklopedisi, incelemeye çalıştığımız dört farklı ansiklopedi örneği içerisinde bilim çevrelerince de hâlâ en sık başvurulanlar arasında yer almaktadır. Eserin orijinalliğini sağlayan bir diğer sebep de fotoğraf yerine yukarıda bahsettiğimiz Münif Fehim, Sabiha Bozcalı ve Nezih İzmirlioğulları gibi zamanının en iyi gazete ressamları tarafından yapılan ‘tire’ tarzındaki çizimler gibi çeşitli çizgi resimlerin ve planların kullanılmış olmasıdır. İstanbul Ansiklopedisi ile ilgili olarak bahsedeceğimiz son husus, ansiklopedinin basılmayan nüshalarının olup-olmadığı ve tamamlanıp-tamamlanmayacağı hususudur. Son günlerde İstanbul Ansiklopedisi’nin tamamlanacağına dair birtakım haberler yayınlanmakta ve çeşitli beyanlar verilmektedir. Ansiklopedi arşivinin, birtakım kayıp fasikülleri olmasına rağmen, İstanbul’un köklü ve soylu bir ailesi tarafından bugüne kadar muhafaza edildiğini belirten Emin Nedret İşli’ye göre, “(…) bu 70 yıllık birikimi tümüyle basmayı İstanbul’un fethinin 500. yılına yetiştiremedikse de 2010 Avrupa Kültür Başkenti olarak pek çok etkinlikleri gerçekleştirdiğimiz bu önemli yılda basabilmeliyiz”.55 Bu anlamda çıkan bir diğer haberde İBB Kültür A.Ş. genel müdürü Nevzat Bayhan, İstanbul Ansiklopedisi’nin yayımlanmamış kısımlarının oğul Mehmed Koçu’ya miras kaldığını, oğlunun da bu arşivi yakını olan bir aileye devrettiğini beyan etmiştir. Ayrıca “(…)Kültür A.Ş olarak İstanbul Ansiklopedisi’nin tamamlanarak tam olarak basılması için yaklaşık 3 yıldır çalışıyoruz. Ansiklopedinin Kültür A.Ş yayını olarak çıkarılabilmesi için bir fiyat çalışması yapıldı. En büyük kısmı Mehmet Koçu’nun yakını olan ailede bulunduğu için onlarla da görüşüldü. Telif işi vesaire çözüldü. Gerekli anlaşmalar yapıldı. Her türlü kanuni ve bürokratik çalışmalar yapıldı. Buna baskı, telif, notların tekrar dizilerek redaktörlüğü ve editörlüğü yapılarak basıma hazır hale getirilmesi dâhil”56 sözleri ile İstanbul Ansiklopedisi’nin tamamlanma yolunda olduğunun haberini vermiştir. Bu konuda bir yazı da Murat Bardakçı tarafından yazılmıştır. Bardakçı bu haberlerin artmaya başlamasından sonra kaleme aldığı köşe yazısında şunları söylemiştir: “İstanbul Ansiklopedisi’nin yayınlanmamış kısmı 70 küsur koli halinde senelerdir Cağaloğlu’nda bir depoda muhafaza ediliyordu. Rahmetli Koçu ansiklopedinin hemen bütün maddelerini hazırlamış, çoğunun metinlerini yazmış, yazamadıklarına da ‘Takvîm-i Vekayî’nin filânca sayısına bakılacak’ yahut ‘Bu konudaki malûmat, falan tarih kitabının şu sayfasındadır’ gibisinden izahat koymuştu.” Tüm bu gelişmelerden anlaşıldığı kadarıyla ansiklopedinin yazılmamış diğer maddeleriyle ilgili birçok not, resim, yazı ve kaynak ismi elimizde bulunmaktadır. Bir İstanbul aşığı tarafından hazırlanan, İstanbul’un daha çok mekansal, fiziksel yönünü ve şahsiyetlerini öne çıkaran bir kurgu ile hazırlanmış olan İstanbul Ansiklopedisi’nin tamamlanma haberi heyecan vericidir. Bu eserin Koçu’nun bildik tarzına yakın yapılabilmesi en önemli konu olarak göz önünde bulundurulmalı, ona göre bir tasnif ve ekleme yapılmalıdır. İnsanı anlatarak ve insanın basit hallerini konu edinerek hazırlanacak bir devam çalışması, hayatını bu işe adayan Reşat Ekrem Koçu’nun ruhunun şad olmasını sağlarken, bizim ise tarihi daha fazla sevmemize neden olacaktır.

28 İstanbul Ansiklopedisi Reşat Ekrem Koçu tarafından İstanbul’un Alfabetik Kütüğü olarak da tanımlanmaktadır. Bu nedenle eserin ilk fasikülünde, Koçu, başlık kısmında bu tanımlamaya da yer vermiştir. 29 Eser Tutel, “Osmanlı Tarihinin Romancısı”, Popüler Tarih, Temmuz-Ağustos 2001, sy. 14, s. 83. 30 Reşat Ekrem Koçu’nun en azından 1965 yılında yayımladığı Acı Su isminde bir şiir kitabı olduğunu biliyoruz. Ayrıca 1938 yılında yayımladığı Çocuklar isimli kitabında da çeşitli şiirler mevcuttur. Bilgi için bkz. Tutel, “Osmanlı Tarihinin Romancısı”, s. 82-85. 31 Altınay ile ilgili bilgi için bkz. Türkiye Diyanet Vakfı [TDV] İslam Ansiklopedisi, İstanbul: Ali Rıza Baskan Güzel Sanatlar Matbaası, 1988, c. 2, s. 120-121; [TTV] Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c. 1, s. 218-220; Orhan Pamuk, İstanbul: Hatıralar ve Şehir, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2003, s.149-150-151. 32 Semavi Eyice, Koçu için “Halka tarihi sevdirmesini bilen” kişi tanımlamasını yapmıştır. Bkz. Semavi Eyice, “İstanbul Ansiklopedisi Anıları”, Albüm, Mart 1998, sy. 2, s. 62. 33 Reşat Ekrem Koçu’nun Kuleli Askeri Lisesi, Vefa ve Pertevniyal liselerinde Tarih öğretmenliği yaptığı bilinmektedir. 34 Reşat Ekrem Koçu 1931 yılındaki mezuniyeti sonrası İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümüne asistan olarak girmiştir. Ancak 1933 yılındaki üniversite reformu sırasında hocası Ahmet Refik Altınay ile beraber üniversiteden ayrılmıştır. Koçu’nun hayatı ile ilgili bkz. Ahmed Özaslan, Reşad Ekrem Koçu, Hayatı ve Eserleri, Basılmamış Lisans tezi, İstanbul Üni- 2 596 TALİD, 8(16), 2010, Ü. S. Serdaroğlu-K. Yıldırım versitesi Edebiyat Fakültesi, 1977, s. 34. Reşat Ekrem Koçu’nun üniversitedeki yıllarında büyük mütefekkir Cemil Meriç’in de tarih hocalığını yaptığı bilinmektedir. Bkz. “Fikir ve Fiilleriyle İstanbul’u Mamur Edenler”, Din ve Hayat Dergisi, 2010, sy. 9, s. 70. 35 Reşat Ekrem Koçu (haz.), İstanbul Ansiklopedisi, İstanbul: Tan Matbaası, 1958, c. 1, s. 34. 36 Koçu (haz.), İstanbul Ansiklopedisi, c. 1, s. 22-23. 37 İlber Ortaylı, “Reşad Ekrem Koçu’nun Romanları”, 20.06.2001, http://www.milliyet.com. tr/2001/06/20/pazar/yazortay.html 38 Reşat Ekrem Koçu 1950’li yıllarda Hafta dergisinde Osmanlı tarihi ile ilgili çeşitli yazılar kaleme almaktaydı. Tutel’in aktardığına göre bu yazılar o dönemde derginin en fazla okunan yazıları arasında yer almaktaydı. Koçu’nun yazıları “Topkapı Sarayı’nda Bir Gezinti” ana başlığı altında yer almakta ve ilgi çekici başlıklara sahip olması ile bilinmekteydi. Bilgi için bkz. Tutel, “Osmanlı Tarihinin Romancısı”, s. 82. 
39 Reha Çamuroğlu, “Edip Tarihçi Reşad Ekrem”, Radikal Kitap Eki, 27.04.2001, s. 1. 40 Emeti Saruhan, “Popüler Tarih Tarihin Neresinde”, 07.03.2007, http://yenisafak.com.tr/ Kitap/?i=39429 41 Doğan Hızlan, “Osmanlı’nın ‘Masalcı Amca’sı”, 26.05.2001, http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/ goster/haber.aspx?id=-245323&yazarid=4 42 Murat Bardakçı, “Reşad Ekrem ‘Cemal Âşığı’ idi ama İhtilalci Değil!”, 02.05.2002, http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=74394&yazarid=28&tarih=2002-05-26 
43 Koçu (haz.), İstanbul Ansiklopedisi, c. 3, s. 928-929. 44 Ansiklopedi üzerinde yaptığımız istatistiki inceleme neticesinde bu sonuca ulaştık. 45 Semavi Eyice, “İstanbul Ansiklopedisi”, [TDV] İslam Ansiklopedisi, c. 23, s. 303. 46 Reşat Ekrem Koçu, İstanbul Ansiklopedisi (Tanıtım Broşürü), İstanbul: Burhaneddin Erenler Matbaası, 1949, s. 4. Tanıtım broşürünün orijinali Sahaf Emin Nedret İşli’nin arşivinde bulunmaktadır. Yayınlamama müsaade ettikleri ve katkılarını esirgemedikleri için kendilerine teşekkür ederim. 47 [TTV] Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c. 4, s. 218. 
48 Semavi Eyice, “İstanbul Ansiklopedileri”, [TTV] Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c. 4, s. 219. 49 Eyice, “İstanbul Ansiklopedileri”, s. 219. 50 Reşat Ekrem Koçu (haz.), İstanbul Ansiklopedisi, İstanbul: Tan Matbaası, 1. fasikül, 1958. 51 Bu ifade Reşat Ekrem Koçu’nun ansiklopediye katkı sağlayanlar için kullandığı bir ifadedir. 
52 Reşat Ekrem Koçu, “Ahmed Rasim”, İstanbul Ansiklopedisi, c. 1, s. 443-459. 53 Reşat Ekrem Koçu üzerindeki Ahmet Rasim etkisi ile ilgili ayrıntılı bilgi için, Orhan Pamuk’un İstanbul: Hatıralar ve Şehir isimli kitabında yer alan “Reşat Ekrem Koçu’nun Bilgi ve Tuhaflık Koleksiyonu”, “İstanbul Ansiklopedisi”, “Ahmet Rasim ve Diğer Şehir Mektupçuları” başlıklı bölümlere bakılabilir. 54 Semavi Eyice, “İstanbul Ansiklopedisi Anıları”, Albüm, Mart 1998, s. 64. 


Istanbul Encyclopedia (Turkish Posting)



Istanbul Encyclopedia is an unfinished cultural encyclopedia published by Reşad Ekrem Koçu between 1944-1973.


The Istanbul Encyclopedia, which set out to create the "log" of Istanbul but remained unfinished, is the world's second city encyclopedia (The first work in this style is a one-volume book prepared for London by William Kent and first published in 1937.) History, literature, It is a resource book on subjects such as art history, architecture, folklore and the press. The items were written in a narrative style.[1] Micro and macro history are considered together. It is full of drawing examples from start to finish.

The encyclopedia, which Koçu started to publish in November 1944, was published in fascicles between 1944-1951 (first period); In the middle of the 4th volume (last article "Bahadır Sokağı"), its publication stopped. Encyclopedia, fascicles continued to appear between 1958-1973 (second period) and in issue 173 (last article "Gökçınar")

Toplumsal Tarih: Sayı:338

Reşad Ekrem Koçu ve Tamamlanmamış İstanbul Ansiklopedisi[1]

Nasıl Başladık, Neleri Hayal Ettik - Arzu Erdem

İstanbul Ansiklopedisi’ni Erişime Açmak - Meriç Öner

Bkz. Arşiv - Emre Ayvaz

Reşad Ekrem Koçu ve Bağlamları - Selim S. Kuru

Tarihçi Gözüyle Reşad Ekrem Koçu’nun İstanbul Ansiklopedisi - Edhem Eldem

Reşad Ekrem Koçu’nun Çizdiği/Bozduğu Sınırlarla Galata ve Beyoğlu Tarihi - K. Mehmet Kentel

Mavi Boncuk |

[1] İSTANBUL ANSİKLOPEDİSİ

Müellif: SEMAVİ EYİCE

İstanbul’un Türk dönemindeki tarihini ayrıntılarıyla bilen tarihçi-yazar Reşat Ekrem Koçu, fetihten itibaren şehre ait tarihî, coğrafî, mimari, edebî, folklorik ve kültürel konuları ele alan bir ansiklopedi çıkarmaya, kendi ifadesine göre “İstanbul’un bir kütüğünü” meydana getirmeye 1940 yılında karar vermişti. Ancak II. Dünya Savaşı’nın zor günlerinde gerekli parayı bulamaması bu kararın gerçekleşmesini geciktirdi. Nihayet Cemal Çaltı adlı bir tüccarın maddî desteğiyle 1944 yılının Kasım ayında İstanbul Ansiklopedisi ismiyle hazırlanan yayının ilk fasikülü çıktı. Otuz iki büyük boy sayfalık fasiküller halinde basılan ansiklopedide maddelerle ilgili görüntüler için fotoğraf klişesi kullanılmamış, Nezih İzmirlioğlu’nun yaptığı çizgi resimler tercih edilmişti. Özellikle mimari eserleri kusursuz bir biçimde çizen bu ressama Reşat Sevinçsoy gibi diğer bazı ressam ve grafikerler de yardımcı oluyorlardı.

Fasiküllerin jenerik sayfasında ansiklopedinin içerdiği konular cami, mescid, tekke, türbe, kilise, ayazma, çeşme, sebil, saray, yalı, konak, köşk, han, hamam, tiyatro, kahvehane, meyhâne gibi yapılar; devlet adamı, âlim, şair, sanatkâr, iş adamı, hekim, muallim, hoca, derviş, papaz, keşiş, meczup, hânende, sâzende, çengi, köçek, ayyaş, derbeder, pehlivan, tulumbacı, kabadayı, kumarbaz, hırsız, serseri, dilenci gibi şöhretler; şehrin dağı, bayırı, suyu, havası, mesire yerleri, bahçeleri, bostanları vb. tabiat güzellikleri ve coğrafyası; sokakları, mahalleleri ve semtleri; yangınları, salgınları, zelzeleleri, ihtilâlleri, cinayetleri ve dillere destan olan aşk maceraları; halkının âdet, an‘ane, giyim ve kuşamı; İstanbul argosu; İstanbul’a ait resimler, şiirler, kitaplar, romanlar, seyahatnâmeler; İstanbul’a gelmiş yabancı şöhretler şeklinde sıralanmıştı. Bu uzun liste eserdeki maddelerin ne kadar geniş bir alana yayılacağını gösteriyordu. 1949 yılındaki İstanbul sergisinde dağıtılan küçük bir el ilânında da eserin yirmi dört ciltte tamamlanacağı bildiriliyor, “İstanbul Ansiklopedisi her şeyden evvel bu büyük beldenin üzerindeki Türk damgasını belirtir” cümlesiyle yayın amacı açıklanıyordu.

Reşat Ekrem Koçu, kendisine yardımcı olacak bir müellif kadrosu kurmakla beraber birçok maddeyi yıllardan beri taradığı Osmanlı tarih ve vekāyi‘nâmeleriyle eski gazete koleksiyonlarından faydalanarak bizzat yazmayı üstlendi. Bir İstanbul tarihi ve arkeolojisi uzmanı olan Alfons Maria Schneider İstanbul hakkındaki Türkçe eserleri tanıtan bir yazısında, geniş okuyucu kitlelerine hitap eden ansiklopedinin sohbet üslûbuyla kaleme alınmasına rağmen içerdiği zengin malzeme sebebiyle bilim dünyasınca da kullanılabileceğini söyleyerek 960 sayfa tutan A-Ay maddelerinin konulara göre istatistiğini çıkardı (“Türkische Literatur zur Geschichte und Topographie Konstantinopels”, Isl., XXIX, Berlin 1950, s. 305-306).

İstanbul Ansiklopedisi’nin ilk basımı, fasikül kapaklarında devamlı surette belirtilen maddî sıkıntıların iyice artması sonucu 1951 yılı başlarında durdu. Birinci fasikülün arka kapağında, her ay bir fasikül yayımlanacağı bildirilmiş olmasına rağmen ikinci fasikülden itibaren gecikmeler olmuş ve beş yılı aşan bir sürede ancak otuz dört fasikül çıkarılabilmişti. Yedi yıl süren bir aradan sonra Reşat Ekrem Koçu, yine ticaretle uğraşan Mehmet Ali Akbay’ın maddî desteğiyle eseri yeniden neşretmeye başladı. Bu defa üç formalık fasiküller halinde on beş günde bir çıkarılacak, ansiklopedinin tamamı ise on beş cilt olacaktı. 15 Temmuz 1958’de I. fasikülden itibaren yeniden yayımlanan ansiklopedinin basımı uzun süre düzenli olarak yürütüldü. Yazar kadrosuna yeni isimler katılmıştı ve özellikle çizimler ressam-grafiker Sabiha Bozcalı’nın imzasını taşıyordu. İlk üç cildin üzerine “ikinci baskı” ibaresi yazılmamış, fakat IV. cildin başlarında “Bahadır Sokağı” maddesinin altına, İstanbul Ansiklopedisi’nin yarım kalmış ilk baskısının bu madde ile sona erdiği belirtilmiştir. VII. cildin çıkmasından sonra Mehmet Ali Akbay’ın ortaklıktan ayrılması üzerine fasiküllerin basımı yavaşladı ve nihayet 1973 yılı sonunda 173. fasikülün “Gökçınar” maddesiyle birlikte yayın bir defa daha durdu. Reşat Ekrem yeni bir teşebbüste bulunmadı ve iki yıl sonra da vefat etti; geriye bıraktığı birikimini ise kimse değerlendirmedi.

Ansiklopedinin yarım kalmasındaki başlıca sebeplerden biri, tarihe geçecek derecede önemi olmayan kişilerin ve onların yazdıkları veya onlar için yazılmış birtakım manzumelerin, ayrıca bazı hikâye ve romanlardan yapılan uzun özetlerle iktibas edilen parçaların sayfaları doldurmasıdır. Bunlar, ansiklopedinin bir dergi gibi okunmasına yardımcı olmakla birlikte işin ciddiyetini büyük ölçüde gölgelemiş, bu arada etraflı surette alınması gereken bazı önemli maddeler de birkaç satırla geçiştirilmiştir. Maddelerin altında yazar imzası bulunmasına karşılık bibliyografya verilmemiştir.

İstanbul Ansiklopedisi kendi konusunda öncü olmuş, benzerleri yapıldığı gibi taklitleri de çıkarılmıştır. 1968 yılında Yeni İstanbul gazetesi, Mithat Sertoğlu’na Resimli Büyük İstanbul Ansiklopedisi adıyla tek ciltlik bir çalışma yaptırıp okuyucularına ek olarak verdi. Bu ansiklopedi belli bir tasniften yoksun birtakım tarihî bilgi yığınlarından ibarettir. 1982’de Tercüman gazetesinin, R. Ekrem Koçu’nun dağılan ve satılan terekesinin bir kısmından faydalanarak dört ciltte “Ozansoy” maddesine kadar yayımladığı İstanbul Kültür ve Sanat Ansiklopedisi adlı eser R. Ekrem Koçu’nun özgün çalışmasının ciddiyetten uzak kötü bir taklidi durumundaydı. R. Ekrem Koçu’nun eserinden istifade ile Tarih Vakfı’nın çıkardığı Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi (I-VIII, 1993-1995), her maddenin altında çoğu akademisyen olan yazarlarının imzasıyla bibliyografya ihtiva eden, kaliteli görsel malzemeyle zenginleştirilmiş bir eserdir. Eserin gördüğü rağbet üzerine Beşiktaş Belediyesi’nin hemen hemen aynı kadroya hazırlattığı Dünden Bugüne Beşiktaş adlı kitap (1998), şehrin çok renkli bir ilçesini bütün yönleriyle ele alan ve yine her maddenin altında bibliyografya ile imza içeren sistematik bir ansiklopedi niteliğindedir.

BİBLİYOGRAFYA

Ö. Faruk Şerifoğlu, “Nisyana Terkedilmiş Bir Kültür Hazinesi: İstanbul Ansiklopedisi”, Zaman, İstanbul 2 Kasım 1991, s. 7.

Semavi Eyice, “Reşad Ekrem Koçu’nun Ömrünü Adadığı ‘Kent Kütüğü’ İstanbul Ansiklopedisi Anıları”, Albüm, Mart 1998, s. 62-67.

a.mlf., “İstanbul Ansiklopedisi”, DBİst.A, IV, İstanbul 1994, s. 218-221.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2001 yılında İstanbul’da basılan 23. cildinde, 303-304 numaralı sayfalarda yer almıştır.