Monday, February 21, 2022

İlber Ortaylı | Üstadın mirası


İlber Ortaylı[1]

Üstadın mirası

29 Ağustos 2010

Reşad Ekrem Koçu’nun basılamayan notları acilen mirasçılarının ve “iş bitiricilerin” elinden kurtarılmalı, gerekirse kanun çıkarılmalı

Eski bir bürokrat aileden gelir; İstanbul çocuklarının çoğu önüne konan tahsili tamamlayıp baba mesleğine devam ederken, Reşat Ekrem yurdunun tarihine ve yaşadığı toplumun yapısına merakla yöneldi. Ona merak ettiği şeyleri öğretecek bir kurum yoktu. Tıpkı zamanının bir başka mütebahhiri Osman Nuri (Ergin) gibi zekası ve yönelimiyle yolunu buldu. Bu gençlerin merak ettikleri konular üzerinde daha evvel kaleme alınmış bir el kitabı veya telif eser yoktu. Mesela Mehmet Süreyya Bey mezarlıkları kendi gezdi. Hatta bazen oralarda gecelediği oldu ve de on binlerce mezar taşı içinden imparatorluk halkının geçmişini sergilemeye (“Sicill-i Osmanî”) adlı devasa kütükte çalıştı.

Darülfünun’da okudu; ünlü tarihçimiz Ahmet Refik’in (Altınay) asistanıydı. Ahmet Refik üniversiteden uzaklaştırılınca yeni gelen zümreyle tabiatlarının uyuşamadığı söylenir, doğrudur. Edip tarihçinin üslubu ve merakları dönemin tarihçileriyle uyumlu değildi. Lisede öğretmenliğe geçti. Vefa Lisesi’nde tarih öğretmeniydi. O dönemin gazetelerinin tarih ve edebiyat öğretimi gibi bir işlevi de vardı.

Reşat Ekrem bey Babıali’nin ünlü simalarından biri haline geldi. Bu imparatorluğun sadece padişahlarını, vezirlerini ve yüksek ricalini değil; esnafını, serserisini hatta hırsız ve fahişesini dahi merak etti. Hem de sırf 16’ncı asırdakiler değil; yaşadığı çağdakileri bile defter etti. 1950’li yılların insan manzaraları bugün için bulunmaz bir tarihi manzara; hem de Türk tarihinin akışı içindeki en ilginç tipler. Ansiklopedinin yazarları içinde Semavi Eyice hoca, Kevork Pamukçuyan gibi muhteremler var.

Hiçbir şehrin nüfus kütüğü İstanbul kadar ilginç olamaz

Ömrü boyunca bir İstanbul Ansiklopedisi meydana getirmek için didindi. Hiçbir şehrin kütüğü bu kadar ilginç olamaz. Büyük abideler yanında küçükleri, mezar taşları, güzel sokaklar, önemsiz sokaklar, ekabir ve zenginlerin yanı başında fakirler, haneberduşlar bir arada. Marjinal insanın hakkındaki kayıtlar ilk defa onun tarafından mahkeme kayıtlarından çıkartıldı, yetmedi; bazı polislerin özel defteri bile ele geçirilip bakıldı. Bunu gerçi bir Alman ve Fransız şehir tarihçisi de yapabilir, o daha fazlasını yaptı. O muhitlerdeki halk şairlerinin destanlarını ve şiirlerini topladı, hatta dedikodulara başvurdu. Üsküdarlı Razi veya Vasıf gibilerini bize tanıttı.

Bir gün Kumkapı’da bir meyhanede bir kocaman zarf unutmuş. Zarfı bulup getiren çocuk (Erhan Eskici) bugün artık rastlamadığımız bir tip, sokakta gazete satanlardan; getirdiği zarf tamamıyla “K” maddesiymiş. Sevinen üstat bu mühim dosyayı bulup muhafaza eden ve kendine kadar getiren küçüğün ismini büyük şehrin kütüğüne kaydediyor. Sonraki yıllarda da Almanya’ya işçi olarak gittiğini ilave ediyor.

Bilinen dedikodunun aksine üstadın ansiklopedisi yarım kalmadı, tamamdı;

“K” maddesi de hazırdı, başka maddeler de. Sevgili Murat Bardakçı’nın pazartesi günkü yazısında hüzünlü bir tasvirle belirttiği gibi “Para istemez, yeter ki şunu kaybolmadan basın” diye çaldığı kapılardan ret cevabı geldiği için ansiklopedi G’ye kadar basılabilmiş.

Murat Bardakçı’nın ikazları mutlaka göz önüne alınmalı

11 cildin hepsini tek tek okumuştum. Basılı olsa öbür ciltleri de okurdum. Şahsen çok şey öğrendiğim ve yeni alanlara yöneldiğim bir eserdir; herkes için bu geçerlidir. Reşad Ekrem Koçu eşi bulunmaz bir tarihçi tipidir. Dar bilgili veya amatör değildir, yazdıklarına da güvenilir. Hiç kuşkusuz hata yapmak veya noksanı olmak bütün tarihçilere özgüdür.

Murat Bardakçı’nın ikazını göze alınız. Basılamayan koliler bir akraba kalabalığının elinden birilerine geçmiş. Boğaz’ın en eski yalısı olan Amcazade Yalısı gibi Reşad Ekrem’in ansiklopedisini de veresesinin elinden kurtarmak dert olmalıdır. Bu gibi haller için hükümetin kanun dahilinde müdahaleci tedbirler alması şarttır.

Şimdi ise Murat’ın bahsettiği bir başka kalabalık var; her işten anlayanlar (!) ve iş bitiriciler... Bunlar eseri basması söz konusu olan kurumdan para koparmak için güya değişiklikler yaparlar. Bazısı üstelik alimane cevherler yumurtlar, dili ve üslubu değiştirir, olur olmaz resimler koyar. Oysa Reşat Ekrem mesela fotoğraf pek sevmezdi. Sabiha Bozcalı gibi ressamlara ve rölövelere müracaat etmişti. Redaksiyon heyetinin gerçekten ciddi ve iş bilir adamlar olması gerekir.

Görelim bakalım, üstadın köşelere tıkılıp kalan dosyalarını bunca yıldan sonra toparlayıp basabilecek miyiz? Bunun başarıldığını görürsek İstanbul için umutlarımız tazelenir.

[1] İlber Ortaylı born 21 May 1947) is a Turkish historian and professor of history of Crimean Tatar origin[1][2] at the MEF University, Galatasaray University in Istanbul and at Bilkent University in Ankara. In 2005, he was appointed as the director of the Topkapı Museum in Istanbul, until he retired in 2012.

İlber Ortaylı born 21 May 1947) is a Turkish historian and professor of history of Crimean Tatar origin  at the MEF University, Galatasaray University in Istanbul and at Bilkent University in Ankara. In 2005, he was appointed as the director of the Topkapı Museum in Istanbul, until he retired in 2012.

No comments: