İstanbul’da Bir Stüdyo ve Osmanlı’nın İlk Seri Katili
04 Ocak 2016 | Gülderen Bölük | foto bellek SOURCE
Osmanlı döneminde, İstanbul zabıtasını yıllarca peşinden koşturan bebek yüzlü katil ‘Bıçakçı Petri’ kurbanlarını genellikle aynı yöntemle öldürür; bıçağı tek hamlede, hiç şaşmadan kalbe saplayarak. Ona Bıçakçı Petri denilmesinin nedeni de budur. Yaz kış asla çorap giymeyen Petri devamlı, sivri burunlu ve yüksek topuklu tulumbacı şıpıdığıyla gezer ve cinayeti işledikten sonra şıpıdığını olay yerinde bırakarak yalın ayak kaçar. Olay yerinde bıraktığı şıpıdıklar adeta onun imzası gibidir. Galata Canavarı olarak da anılan Petri için zabıta kütüğüne, vücut yapısının ve yüz çizgilerinin kusursuz derecedeki güzelliği not düşülür. Ayrıca sesinin de iyi olduğu ve köçekleri kıskandıracak kadar iyi dans ettiği aktarılan bilgiler arasındadır.
Zabıta kayıtları, 15 kişinin canına kıymış olan Petri’nin, hayali bir kişi olmadığını ispatlasa da onu asıl ete kemiğe büründüren bir fotoğraftır. Osmanlı Dönemi fotoğrafçılarından Theodore Vafiadis, Petri’yi Hırvat sevgilisi Nikola ile birlikte kaydeder. O fotoğraf, sadece Petri için değil, Vafiadis’in tarihçesi için de önemlidir. Çünkü bu caniyle fotoğrafçıyı yan yana getiren tesadüf, fotoğraf tarihimiz için önemli bir figür olan Theodore Vafiadis ile ilgili sınırlı bilgilerimize de bir katkı yapmaktadır.
Theodore Vafiadis’i ilk olarak 1893 yılına ait ticaret yıllığında görürüz ama daha eski tarihlerde faaliyet gösterdiği çeşitli gazete ve dergilerde çıkmış haber ve ilanlardan anlaşılır. Nitekim Bıçakçı Petri’yle ilgili bilgiler de bizi, Vafiadis’in faaliyet gösterdiği yıllar konusunda daha gerilere götürür.
Vafiadis’in kendi adıyla işlettiği stüdyoya dair, Servet-i Fünun Dergisinin 1897 yılında yayınlanan bazı sayılarındaki ilanlarda; müşterilerinden gördüğü rağbet sayesinde bir kat daha hoş ve çekici hale getirdiği stüdyosunu, Avrupa’dan getirttiği yeni icat ve son sistem alet ve edevatla donatarak tekrar düzenlediğini yazar. Ayrıca belde halkının arzularını yerine getirdiklerini, yedi seneden beri çektikleri, on bin kişinin fotoğraflarında görülen nefaset, nezaket ve çekiciliğin, harcadıkları emekte ne kadar başarılı olduklarının bir delili olduğunu belirtir.
Bu ilana dayanarak stüdyonun 1890 yılında açıldığını söylemek gerekir. Oysa Petri’nin hikâyesini bize aktaran Reşat Ekrem Koçu, fotoğrafın 1879 yılında çekildiğini yazar. Bu konuda çok şüpheye düşemiyoruz çünkü Petri 1880 yılında öldürülür. Yani fotoğrafın çekildiği yıl konusunda yanılma payımız en fazla bir yıl olabilir. O halde Vafiadis ilanda neden daha geç bir tarihe işaret etti? Bunu şimdilik bilemesek de, Petri örneğinde olduğu gibi ortaya çıkacak yeni bilgi ve belgeler, bizim zamanla biraz daha netleşmemizi sağlayacaktır.
Vafiadis’in stüdyosundan günümüze ulaşan fotoğraflarda ve ticaret yıllıklarında adres olarak Sirkeci Garı yakınında, 1 numaralı yer belirtilmektedir. Vafiadis, Miladi 22 Eylül 1902 yılına ait Hanımlara Mahsus Gazete’ye verdiği ilanda ise kendini herkesin tanıdığı fotoğraf hocası olarak takdim ettikten sonra, ilk adrese ilave olarak Bahçekapı’da şekerci Hacı Bekir Efendinin sırasında 8 numarada Kron adlı mağazayı da açtığını belirtir. Bu bilgiye devamla ilanda Amerika, İngiltere ve Fransa’dan getirdiği son sistem fotoğraf makineleri, her nevi makine, envaı çeşit kalem ve mektupluk kâğıt, gözlük ve saat, kordon ve bilezik ve daha pek çok şeyi sattığını belirterek, fiyatların uygunluğundan söz eder. Birçok fotoğrafçının ilanında olduğu gibi, o da isteyene ücretsiz olarak fotoğraf dersi vereceğini belirtir.
Vafiadis’i fotoğraf tarihimizde değerli kılan bir diğer husus da; asitli indirgeme yöntemiyle yapılan ototipik klişeleri basın hayatımıza kazandırmasıdır. Basınımızın erken dönemlerinde oldukça sorun teşkil eden bu konuda, Serveti Fünun Dergisinin sahibi Ahmet İhsan’ın arzu ve çabaları, Vafiadis’in uygulamayı başardığı bu yöntem sayesinde gerçekleşir. Çünkü o vakte kadar dışarıda yaptırılan klişeler hem çok uzun zamanda gelmekteydi, hem de pahalıya çıkmaktaydı. Bu yüzden sıcak haberlerin ve güncel konuların yayınlanması imkânı da yoktu. Dolayısıyla Vafiadis’in 1894 yılında başardığı bu yöntem, basın hayatında bir ivme yaratmıştır. Nitekim stüdyonun, Serveti Fünun Dergisinde sıkça görülen ilanlarında ototipi, fototipi ve çinkografi gibi yöntemlerle hizmet verdiği bilgisi de yer almaktadır.
Theodore Vafiadis’in öngörülü ve yeniliklere açık bir kişiliğe sahip olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü o, ülkemize sinemayı getirmek için ilk başvuranlardan biridir aynı zamanda. Sinemanın büyük bir iş alanı olduğunu ve gelecek vadettiğini görerek 3 Ekim 1895 ve 17 Şubat 1896 tarihlerinde Auguste ve Louis Lumiére kardeşlere mektup yazarak, sinematograf adı verilen bu yeni icat makinelerden ister. Ancak Lumiére Kardeşler ellerinde sadece bir makine olmasından dolayı, bu isteği yerine getiremezler.
Vafiadis sinematograf getiremese de yerinde duracak gibi değildir. Onun Resimli Gazete’de yayımlanan bir fotoğrafı, Kahire’nin genel bir görüntüsünü bize aktarmaktadır. 1896 yılına tarihlenen bu fotoğraf Vafiadis’in sadece stüdyo çalışmalarıyla sınırlı kalmadığını, dış çekimler de yaptığını gösterir.
Günümüz müzayedelerinde, bu stüdyosunda çekilmiş fotoğraflara rastlamak mümkün. Bıçakçı Petri ve sevgilisi Nikola’yı yan yana gösteren portre ise, Sabiha Bozcalı tarafından birebir resmedilmiş ve İstanbul Ansiklopedisine aktarılarak bize ulaştırılmıştır.
Elbette Vafiadis’in, Petri’nin kimliği konusunda bilgi sahibi olup olmadığını bilemeyiz ama yolları kesişen bir fotoğrafçının başarılı tarihi ve acımasız bir cani olsa da, küçük bir fahişenin oğlu olarak dünyaya gelen ve küçük yaştayken defalarca tecavüze uğrayan Petri’nin hüzünlü öyküsü bir fotoğraf karesinde bir araya gelerek bizlere dokunur.
Kaynak
Gülderen Bölük, Fotoğrafın Serüveni, Kapı Yayınları, İstanbul, 2014
Burçak Evren, Sigmund Weinberg, Türkiye’ye Fotoğrafı Getiren Adam, Milliyet Yayınları, 1995
Reşat Ekrem Koçu, İstanbul Ansiklopedisi
Hanımlara Mahsus Gazete, 22 Eylül 1318 Rumî / 22 Eylül 1902 Miladi
Servet-i Fünun 1313 (1897) yılına ait 13. Cilt 328,331,332,333. Sayılar
Bio
Gülderen Bölük
1987 yılında İstanbul Bulvar Tiyatrosu'nda çocuk oyunları ekibinde tiyatro çalışmalarına başladı. 1995 yılına kadar bu tiyatroda birçok eserde ve çocuk oyununda rol aldı. 1998 yılında Bahçelievler Belediye Tiyatrosunda biz sezon sahne aldı. 2002 senesinde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Gösteri Sanatları Merkezi, Tiyatro Yazarlığı ve Yönetmenliği’nden mezun oldu. Aynı yıl Mimar Sinan Üniversitesi, Fotoğraf Ana Sanat Dalı’nı bitirdi.2002 yılında İğne Deliği Sanat Atölyesi’ni kurdu ve atölyede verdiği fotoğraf derslerinin yanı sıra birçok etkinlik düzenledi. Bu etkinliklerde birçok sanatçıya ev sahipliği yaptı. Aynı zamanda dia gösterileri ve sergilerde yer aldı, konferanslar verdi. Uzun yıllardır Osmanlı Dönemi ve Cumhuriyetin ilk yıllarına ait fotoğraf koleksiyonu yapan Bölük, bu konudaki araştırmalarını makaleler şeklinde kaleme aldı. Yazıları Newsweek, Aktüel, Collection, Popüler Tarih, Toplumsal Tarih, On Air, Jet Life, Fotoğraf Dergisi gibi birçok dergide yayımlandı. 2003 yılında Collection Kulübü'ne üye olan Bölük, kulüp üyeleriyle beraber; pek çok koleksiyon sergisinde yer aldı 2006 yılında Devlet Fotoğraf Yarışmasında “Başarı” ödülü aldı. Birçok eseri sergilenmeye değer bulundu.2009 yılında Kültür A.Ş. tarafından "İstanbul'un 100 Fotoğrafçısı" adlı kitabı yayımlandı. Fotoğraf Tarihi alanında birçok konferans verdi. 2010 yılında Marmara Üniversitesi, Fotoğraf Bölümü’nde yüksek lisansını tamamladı. Üç yıla yakın bir süredir Fotoğraf Dergisi'nde Foto Bellek adlı köşesinde fotoğrafa dair Osmanlı Dönemi'nden kalan belgelerin çevirisini yapmaktadır. 2014 Yılında ikinci kitabı Fotoğrafın Serüveni, Kapı Yayınları tarafından yayımlandı. 1993 yılından bu yana anaokullarında yaratıcı drama ve tiyatro eğitimi vermektedir.
No comments:
Post a Comment